10.4 C
İstanbul
27 Nisan 2025, Pazar
Ana SayfaGündem“Yeryüzü Yine Konuştu, Dinleyen Kim?”

“Yeryüzü Yine Konuştu, Dinleyen Kim?”

Tarih:

Önerilen Yazılar

Yağmurdan Elektrik Mi?

Yağmur damlalarını enerjiye dönüştürmek, alışılmışın dışında bir fikir. By Mehmet...

AB’nin Gerçek Sınavı: Hidrojen, Geri Dönüşüm, Adalet

AB Komisyonu’nun İklim, Net Sıfır ve Temiz Büyüme’den sorumlu...

Dünya Neden Kırılma Noktasına Geldi?

UNU-EHS'nin 2025 raporu, felaketleri değil, onları doğuran sistemleri ve...

Yapay Zekâ Devrimi: Eşitsizlikle Kodlanan Bir Gelecek

Yapay Zekâ ve İnsan İşbirliği “Bazen bir devrim, sadece makineleri...

Pestisitler Ekosistemi Öldürüyor mu?

Kimyasalların Sessiz Yolu BY Mehmet Cömert / BRÜKSEL Tarımda verimliliği artırma...

Küçük Kıyamet: Tarih Tekerrürden mi İbaret?

10 Eylül 1509 gecesi, İstanbul sarsıldı. Öyle bir sarsıldı ki halk, bu afeti “Küçük Kıyamet” olarak andı. Marmara Denizi’nin derinliklerinden yükselen bir sarsıntı, toprağın altındaki o sessiz gerilimi bir gecede boşalttı. Ayasofya zarar gördü, surlar çöktü, binlerce ev yerle bir oldu. Osmanlı başkenti aylarca çadırlarda yaşadı. Bu yalnızca bir deprem değildi; bir hatırlatmaydı.

Bugün, 23 Nisan 2025’te Marmara yine konuştu. Sarsıntı daha küçük olabilir ama anlamı çok daha büyük: Tarih ses veriyor. Peki, bu kez dinleyen var mı?

By Mehmet Cömert / Brüksel

1. Istanbul’un Sismik Hafızası: Tarihsel ve Jeolojik Arka Plan

Istanbul, yalnızca iki kıtanın kavşağında değil; aynı zamanda Avrasya ve Anadolu levhalarının çatışma hattında yer alan bir şehir. Bu jeolojik gerçeklik, onu tarih boyunca sismik olarak dünyanın en riskli kentlerinden biri hâline getirmiştir. Istanbul’un kaderi, Kuzey Anadolu Fay Hattı (KAF) ile örülüdür — ve bu kader, geçmişten bugünümeze çok net biçimde kaydedilmiştir.

Tarihte Derin İzler Bırakan Depremler

* 1509 Istanbul Depremi (“Küçük Kıyamet”): Yaklaşık 10.000 kişinin ölümüne neden olan bu sarsıntı, Osmanlı İstanbul’unda büyük yıkıma yol açtı.

* 1766 Depremi: Marmara Denizi’nin batısında oluşan bu deprem, her iki yakayı da etkiledi.

* 1894 Istanbul Depremi: 7.0 büyüklüğündeki bu sarsıntının etkisi aylarca hissedildi.

* 1999 Gölcük Depremi: Istanbul’da ciddi şekilde hissedilen bu deprem, 17 binden fazla can kaybına neden oldu.

Jeolojik Gerçeklik: Kuzey Anadolu Fay Hattı ve Istanbul Segmenti

KAF, yaklaşık 1.500 kilometrelik uzunluğu ile Türkiye’nin en aktif tektonik sistemidir. Istanbul’un altından doğrudan bir fay geçmemekle birlikte, Marmara Denizi içerisindeki segmentler şehre yalnızca 15-20 km mesafededir.

Bu segmentlerin 1766’dan beri büyük ölçekte kırılmamış olması, kentin altında büyük bir enerji birikimine işaret etmektedir.

23 Nisan 2025 Çarşamba günü meydana gelen 6,2 büyüklüğündeki deprem, bu segmentteki gerilimin aktif olduğuna dair en güncel işarettir.

2. Bilim Ne Söylüyor? Uluslararası Akademik Uyarılar

Farklı ülkelerden saygın üniversiteler ve bilim kurumları yıllardır aynı noktaya dikkat çekiyor: Marmara Denizi’nin altındaki sessizlik, yaklaşan bir büyük kırılmanın habercisi olabilir.

Araştırmalar, 30 yıl içinde 7.2-7.6 aralığında bir deprem üretilmesi olasılığını %65 ila %70 arasında göstermektedir. Modellemeler, ilk 10 saniyede binlerce binanın yıkılabileceğini, şehrin altyapısının felce uğrayabileceğini ortaya koymaktadır.

Bu veriler, 23 Nisan 2025 Çarşamba günü gelen 6,2’lik depremin önemini daha da artırmaktadır. Bu tip depremler, Marmara bölgesindeki stresi azaltmaz, tersine enerji birikiminin sürdüğünü gösterir.

3. Türkiye’de Bilinmeyen Gerçekler: Sessiz Riskler, Görünmeyen Krizler

İmar Affı ve Meşrulaşan Riskler

Türkiye’de çeşitli dönemlerde çıkarılan imar afları, teknik standartlara uymayan milyonlarca yapının yasal statü kazanmasına neden oldu. 2018’deki son düzenleme ile yaklaşık 7.5 milyon yapı ruhsatlandırıldı. Bu yapıların çoğu mühendislik hizmeti almamış, deprem yönetmeliğine uygun inşa edilmemiş ve denetimden geçmemişti.

Toplanma Alanları Gerçekte Nerede?

1999 sonrasında İstanbul’da belirlenen binlerce afet toplanma alanının büyük bölümü günümüzde alışveriş merkezi, otopark veya konut projesine dönüştürülmüş durumda. Bugün fiziksel olarak gerçekten var olan, erişilebilir ve güvenli toplanma alanlarının sayısı kritik düzeyde yetersizdir.

Zemin Etüdü ve Denetimsizlik

Bazı ilçelerde, özellikle son yıllarda hızla yapılaşan Arnavutköy, Esenyurt, Sultanbeyli gibi bölgelerde zemin etüdü yapılmadan bina ruhsatları verildiği bilinmektedir. Yapı denetimi özel sektöre bırakıldığından, firmaların bağımsızlığı büyük ölçüde zedelenmiştir. Denetim mekanizması, ekonomik ve siyasal baskılara karşı savunmasızdır.

Şeffaflık Eksikliği

İstanbul’da hangi binanın ne derece risk taşıdığına dair veriler, kamuya açık değildir. AFAD, belediyeler ve bakanlıklar tarafından hazırlanan risk haritaları ya paylaşılmamakta ya da anlaşılır biçimde sunulmamaktadır. Bu durum, halkın kendi riskini değerlendirmesini engellemekte, bilinçli hareketi zorlaştırmaktadır.

Yabancı Kurumlar Hazır, Kamu Kurumları Eksik

İstanbul’daki birçok yabancı diplomatik temsilcilik, binalarını güvenli zeminlere taşıdı ve afet protokollerini güncelledi. Buna karşın birçok kamu kurumu hâlâ bina güvenliği, tahliye planı ve kriz iletişimi konularında ciddi eksiklikler barındırmaktadır.

Bu görünmeyen krizler, olası büyük bir depremin sadece fiziksel değil, aynı zamanda yönetsel ve toplumsal çöküş anlamına da gelebileceğini göstermektedir.

4. Gelecek Ne Gösteriyor? Bilimsel Öngörüler ve Kentsel Kader

İstanbul için beklenen büyük deprem artık yalnızca bir jeolojik olasılık değil; bilimsel raporlarla detaylandırılmış, modellemelerle desteklenmiş, uluslararası uyarılarla çerçevelenmiş somut bir gerçekliktir. Bu felaketin etkileri yalnızca İstanbul’u değil, tüm Marmara Bölgesi’ni ve hatta Avrupa ile Asya arasında kurulu ekonomik ve lojistik dengeleri sarsacak güçtedir.

Beklenen Senaryo

  • Olası büyüklük: 7.4 (Mw)
  • İlk 60 saniyede: binlerce bina yıkılabilir
  • Can kaybı: 30.000 ila 50.000
  • Evsiz kalan: 4 milyona yakın insan
  • Ekonomik kayıp: 200 – 250 milyar dolar
  • Ulaşım ve altyapı: Kara ve deniz bağlantıları felce uğrayabilir
  • Bölgesel etki: Avrupa tedarik zincirleri, enerji akışı, diplomatik koordinasyon zarar görebilir

İstanbul’un Hazırlık Düzeyi

Kentsel dönüşüm projeleri, hem yavaş hem de dengesiz bir biçimde ilerlemektedir. Tespit edilen yüksek riskli yapıların yalnızca yaklaşık %15’i dönüştürülmüş durumdadır. Siyasallaşmış planlama, mülkiyet sorunları ve yetersiz kaynak tahsisi, bu süreci sekteye uğratmaktadır. Üstelik yapılan dönüşüm projelerinde yalnızca bina yenileme odaklı bir yaklaşım hâkimdir; altyapı, toplumsal direnç ve afet sonrası yaşam koşulları yeterince dikkate alınmamaktadır.

Gerçek bir hazırlık, sadece binaların sağlamlaştırılmasıyla değil; aynı zamanda afet sonrası yönetimin, iletişim sistemlerinin, ulaşım ve lojistik ağlarının da yeniden yapılandırılmasıyla mümkündür. Aksi hâlde, olası büyük deprem yalnızca bir doğa olayı değil, çok boyutlu bir sistem krizine dönüşecektir.

5. Sonuç ve Çağrı: Felaket Kader Değil, Yönetişim Meselesidir

İstanbul’un deprem gerçeği artık göz ardı edilemeyecek kadar somut, bilimsel olarak doğrulanmış ve sosyal olarak tehlikelidir. Bu durumun doğrudan sonucu, yalnızca afet sonrası müdahale planlarını değil, öncesinde alınması gereken tüm yapısal ve yönetsel önlemleri kapsayan bir yeniden yapılanma sürecini zorunlu kılar.

Acil Eylem Alanları

  • Şeffaflık: Bina envanteri, zemin riskleri ve tahliye planları halka açık hale getirilmelidir.
  • Denetim Reformu: Yapı denetimi ve zemin etüdü, bağımsız, bilimsel ve şeffaf mekanizmalarla sağlanmalıdır.
  • Toplanma Alanları: Mevcut alanlar yasal güvence altına alınmalı, yeni alanlar oluşturulmalıdır.
  • Kentsel Dönüşüm: Bilime dayalı, halkla uyumlu ve altyapı dahil bütüncül dönüşüm planları benimsenmelidir.
  • Toplumsal Bilinç: Okullardan mahallelere kadar yaygınlaştırılmış deprem eğitimi programları hayata geçirilmelidir.

Toplumun Rolü

Bu süreç yalnızca devlete ait değildir. Bireyler, sivil toplum kuruluşları, akademi ve özel sektör de bu yeniden yapılanmanın aktif parçası olmak zorundadır. Hesap sormayan, bilgi talep etmeyen, sorgulamayan toplumlarda ne bilim işler, ne planlama.

İstanbul’u ayakta tutacak olan sadece beton değil; bilgi, bilinç ve kolektif sorumluluktur. Bu bilinçle hareket edilmediği sürece, bir sonraki büyük sarsıntı yalnızca bir doğa olayı değil, aynı zamanda bir yönetişim faciası olacaktır.

Kaynakça – Bibliyografya

  1. Parsons, T. et al. (2013). USGS Circular 1188. United States Geological Survey.
  2. Heidbach, O. et al. (2021). “Tectonic stress field and seismic hazard implications in the Marmara region.” Geophysical Journal International.
  3. Bohnhoff, M., Martinez-Garzon, P., Bulut, F. (2019). “The 2019 seismic swarm in the Sea of Marmara.” Nature Communications, vol. 10.
  4. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi (2020). İstanbul Deprem Senaryosu ve Risk Haritası Raporu.
  5. İstanbul Teknik Üniversitesi Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü (2018). İstanbul’un Deprem Riskine Karşı Mekânsal Analizi.
  6. GFZ Potsdam (2019). Marmara Region Earthquake Risk Report. Helmholtz Centre Potsdam – German Research Centre for Geosciences.
  7. ETH Zürich (2021). Seismic Gaps and Stress Accumulation in Marmara Sea. Swiss Seismological Service.
  8. AFAD (2022). Türkiye Diri Fay Haritası ve Deprem Tehlike Haritası.
  9. MTA (2021). Türkiye Diri Fay Haritası. Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü.

Abonelik

- Özel röportajlar

- Sıcak gelişmeler

- Akademik çalışmalar

Yeni Yazılar

YORUM YAP

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz