
Yapay Zekâ ve İnsan İşbirliği
“Bazen bir devrim, sadece makineleri değil, insanları da yeniden tanımlar. Bu yazı, kodların satır aralarında gizlenen eşitsizliğe, sessizliğe ve adalete dair bir çağrıdır.”
By Mehmet Cömert / Brüksel
İnsanlığın Yeni Sınavı: Akıl, Güç ve Dijital Adalet
Dördüncü Sanayi Devrimi’nin henüz sindirilemediği bir çağda, insanlık beşincisinin eşiğine getirildi: Yapay zekâ (YZ) çağı. Fakat bu yeni devrim, bir önceki gibi üretim hatlarında değil; zihinlerde, işlevlerde ve insanın yerini yeniden tarif eden algoritmalarda yazılıyor. Birleşmiş Milletler’in yayımladığı son rapor, bu teknolojik devrimin yalnızca verimlilik, hız ve inovasyonla sınırlı olmadığını; aynı zamanda tarihsel eşitsizliklerin yeni bir biçimde kodlandığını gösteriyor.
YZ’nin bugünkü yükselişi, ne sadece mühendislik başarısı ne de ekonomik fırsatlarla açıklanabilir. Bu bir iktidar dönüşümü. Üretimin mantığı kadar, iş gücünün anlamı ve insanın sistem içindeki yeri yeniden şekilleniyor. Ancak bu dönüşümün itici gücü olan şirketler ve devletler, herkesin aynı hızda ve aynı imkânlarla bu sürece dâhil olamayacağını çok iyi biliyorlar.
Görünmeyen Eşitsizlik: YZ’nin Arkasındaki Gerçek Dinamikler

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi
Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) tarafından hazırlanan kapsamlı rapor, önümüzdeki on yıl içinde dünya genelindeki işlerin yaklaşık yüzde kırkının YZ teknolojilerinden doğrudan etkileneceğini öngörüyor. Ancak bu etki, tüm ülkeler ve tüm insanlar için eşit dağılmıyor. Aksine, yeni bir dijital aristokrasi doğuyor: Kararları makineler veriyor, ama kontrol birkaç küresel aktörün elinde.
YZ yatırımlarının neredeyse yarısı yalnızca yüz şirkete ait. Bu şirketlerin büyük kısmı ABD ve Çin merkezli. Aynı iki ülke, YZ alanındaki bilimsel yayınların ve patentlerin büyük kısmını da elinde bulunduruyor. Bu tablo, teknoloji üretimi kadar onun standartlarını belirleme ve geleceği tasarlama hakkının da tekelleştiğini gösteriyor.
Bu yapay zekâ çağında gelişmekte olan ülkeler yalnızca tüketici pozisyonuna itilme riskiyle karşı karşıya değil; aynı zamanda yönetim süreçlerinden de dışlanıyorlar. 118 ülke –çoğu Küresel Güney’den– YZ yönetişimine dair tartışmalara bile davet edilmiyor. Bu, yalnızca dijital teknolojilere erişim değil; aynı zamanda dijital çağın nasıl tanımlanacağına ilişkin söz hakkının gaspı anlamına geliyor.
Ve bu eşitsizlik, ülkelerle sınırlı değil. Gelişmiş ülkelerin içinde bile, teknolojiye erişim ve fayda paylaşımı ciddi bir toplumsal yarılma yaratıyor. Sendikalar hazırlıksız, eğitim sistemleri geriden geliyor, yasal altyapılar ise hâlâ analog bir dünyayı düzenlemeye çalışıyor.
Zihinlerdeki Direniş: Teknoloji Değil, Güven Krizi
YZ’nin yükselişi yalnızca küresel ölçekte değil, aynı zamanda şirketlerin iç dünyasında da bir tür sarsıntı yaratıyor. Finlandiya merkezli Aalto Üniversitesi’nin yürüttüğü bir araştırma, birçok şirketin YZ yatırımlarına rağmen başarısız olmasının ardında çalışanların duygusal tepkileri ve güvensizlikleriolduğunu ortaya koyuyor.
600 çalışanlı bir danışmanlık şirketinde geliştirilen YZ aracı, ekip kurma süreçlerini dijitalleştirmeyi hedefliyordu. Ancak sistemin, e-postalar ve takvimler üzerinden çalışanların dijital davranışlarını analiz etmesi, direnci beraberinde getirdi. Bazı çalışanlar sistemi sabote etti, yanlış bilgi verdi; sonuçta algoritma güvenilirliğini kaybetti.
Bu örnek, teknolojik başarının yalnızca kod kalitesiyle değil, duygusal iklimle, yönetişim yaklaşımıyla ve liderlik tarzıyla ilişkili olduğunu gösteriyor. Teknoloji nasıl çalıştığı kadar, nasıl hissettirdiğiyle de başarısını tayin ediyor.
Güvenin Dört Hâli ve Liderliğin Sessiz Testi
Aalto Üniversitesi’nin çalışması, çalışanların YZ’ye yönelik tutumlarını iki temel güven ekseninde sınıflandırıyor:
° Bilişsel güven: YZ’nin doğru ve faydalı çalışacağına inanmak,
° Duygusal güven: YZ’nin beni koruyacağına, bana zarar vermeyeceğine inanmak.
Bu eksenler dört çalışan tipi yaratıyor:
1. Tam güvenenler,
2. Tam karşı çıkanlar,
3. Zihniyle kabul edip kalbiyle reddedenler,
4. Duygusal olarak bağ kurup mantıksal güven duymayanlar.
Bu analiz bize şunu söylüyor: YZ’nin işlevselliği yalnızca yazılımla değil, insan psikolojisiyle, liderin yaklaşımıyla ve kurumsal kültürle doğrudan bağlantılı. YZ çağında liderlik, bir vizyon meselesi olmaktan çok, bir empati ve güven inşa etme becerisi haline geliyor.
Dijital Sömürgecilik ve YZ’nin Sessiz Savaşları
YZ teknolojileri, bilgiye sahip olmanın bir lüks değil, bir egemenlik meselesi olduğu bir dönemi başlattı. Ancak bu egemenliği inşa edebilen ülkeler sınırlı. Geri kalanlar, yalnızca yazılım değil; veri, hesaplama gücü ve etik tanımlar açısından da dışarıda bırakılmış durumda.
UNCTAD’ın raporu, özellikle gelişmekte olan ülkelerin, YZ çağında kendi kaderlerini tayin edemediklerini vurguluyor. Çünkü temsil edilmedikleri bir düzende, teknolojinin nasıl gelişeceği, hangi ilkelerle düzenleneceği ve hangi faydanın kime ulaşacağına dair hiçbir karar sürecinde yer almıyorlar. Bu, dijital çağın asimetrik sömürgeciliği.
Yeni Bir Yönetişim Arayışı: Paylaşılan Bir Gelecek Mümkün mü?
Raporun sunduğu en umut verici öneri, küresel düzeyde paylaşım temelli bir YZ altyapısı kurulması. Bu yapı, ülkeler arasında hesaplama gücünü, veri kaynaklarını ve algoritmik araçları adil bir şekilde dağıtmayı hedefliyor. Ama bu, sadece bir teknik öneri değil; aynı zamanda bir etik ve siyasi duruş çağrısı.
YZ’nin geleceği, sadece Silikon Vadisi’nde değil; dünya genelindeki eşit katılımla, küresel temsil adaletiyle ve toplumsal faydayı önceleyen ilkelerle şekillendirilmek zorunda. Aksi halde, bu teknoloji bir kurtuluş değil, yeni bir kuşatma biçimine dönüşebilir.
Sonuç Yerine: YZ, İnsanlığa Ait mi?
Yapay zekâ hakkında konuşmak, geleceği değil; bugünün eşitsizliklerini anlamakla başlıyor. Her algoritma bir tercih içerir. Ve bu tercih, kimin dahil olduğunu, kimin dışlandığını; kimin denetlendiğini, kimin yönettiğini belirler.
Geleceği daha akıllı makineler değil, daha adil toplumlar şekillendirecek. Ve asıl mesele şudur: Biz bu teknolojiyi şekillendirecek miyiz, yoksa o mu bizi yeniden tanımlayacak?
📚 Kaynak
- UNCTAD (2024). “The Digital Economy Report: Artificial Intelligence and International Inequality.” United Nations Conference on Trade and Development. https://unctad.org
- Natalia Vuori et al. (2024). “It’s Amazing, But Terrifying! Unveiling the Combined Effect of Emotional and Cognitive Trust on Organizational Member Behaviours, AI Performance, and Adoption.” Journal of Management Studies. https://onlinelibrary.wiley.com/journal/14676486
- European Commission (2024). Digital Services and Markets: Regulatory Framework for AI Governance. https://ec.europa.eu
- World Economic Forum (2023). “Global AI Readiness Index.” https://weforum.org
- The Guardian (2024). “Global AI Race and the Ethics of Exclusion.” https://theguardian.com