14 Ağustos 1921’de Kanadalı bilim insanları Frederick G. Banting ve Charles H. Best, laboratuvar ortamında şeker hastalığı (diyabet) olan bir köpek üzerinde insülin testi gerçekleştirdiler. Bu deney, diyabet tedavisinde çığır açan bir keşfin temel taşlarından biri olmuştur. İnsülinin keşfi, milyonlarca diyabet hastasının yaşam kalitesini artırarak modern tıbbın en önemli buluşlarından biri olarak tarihe geçmiştir.

BY Nuran Kaleli / BRÜKSEL
Frederick Banting: Savaşın Gölgelerinden Bilimin Işığına
Frederick Banting, 14 Kasım 1891’de Kanada’nın Alliston kasabası yakınlarındaki bir çiftlikte dünyaya geldi. Çiftçi William Thompson Banting (1849-1928) ve Margaret Grant Banting (1854-1940) çiftinin en küçük oğluydu. Üç ağabeyi ve bir ablası ile birlikte, doğanın sert koşulları ve kırsal yaşamın disiplinini erken yaşta deneyimledi. Ancak onun kaderi, ailesinin geleneksel çiftçilik mirasını sürdürmek değil, tıp alanında çığır açan bir keşfe imza atmak olacaktı.
Banting, Toronto Üniversitesi’nde tıp eğitimi aldı ve genç yaşında mesleğine duyduğu tutkuyla ön plana çıktı. Ancak hayatı, yalnızca bilimle değil, savaşın acımasız gerçekleriyle de şekillenecekti. I. Dünya Savaşı sırasında Kanada Kraliyet Tıp Birliği’ne katılarak Fransa’daki cephelerde askeri doktor olarak görev yaptı. 1918 yılında, tarihin en kanlı çarpışmalarından biri olan Cambrai Muharebesi sırasında sağ kolundan ağır yaralandı. Ancak bu zorluğa rağmen görevini bırakmadı; savaş alanında, ölümle burun buruna gelen askerler için mücadele etmeye devam etti. Bu olağanüstü cesareti ve fedakârlığı nedeniyle 1919’da “Askerî Haç” (Military Cross) nişanı ile onurlandırıldı.
Savaşın sona ermesiyle birlikte Kanada’ya dönen Banting, London, Ontario’da kendi muayenehanesini açtı. Ancak meslek hayatı beklediği gibi gitmedi; hastalarının azlığı, onu yeni arayışlara yöneltti. Bunun üzerine, ortopedik tıp alanında uzmanlaşmaya karar verdi ve 1919-1920 yılları arasında Toronto’daki bir çocuk hastanesinde görev aldı. Kısa süre sonra akademik dünyaya adım atarak 1920-1921 yılları arasında Western Ontario Üniversitesi’nde yarı zamanlı öğretim görevlisi, 1922 yılında ise Toronto Üniversitesi’nde farmakoloji alanında öğretim üyesi olarak çalışmaya başladı.
Bilimsel merakı ve azmi, ona 1922 yılında tıp doktoru (M.D.) unvanını kazandırdı. Bu başarı, yalnızca akademik bir derece değil, diyabetin karanlık gölgesini aydınlatacak devrim niteliğinde bir keşfin başlangıcı olacaktı.
İnsülinin Keşfi, Nobel Ödülü ve Banting’in Bilime Adanmış Hayatı

1920 yılında, Frederick Banting, tıbbın en büyük bilmecelerinden biri olan diyabetin tedavisi üzerine araştırmalarına başladı. Genç asistanı Charles Best ile birlikte, pankreastan insülinin nasıl izole edilebileceğini keşfetmek için deneyler yaptı. İlk olarak köpek pankreasından, ardından da kesilmiş danalardan insülin elde etmeyi başardılar. Bu keşif, insanlık tarihinde bir dönüm noktası oldu: Artık diyabet, ölümcül bir hastalık olmaktan çıkıyor, tedavi edilebilir bir hâle geliyordu.
Bu olağanüstü başarı, 1923 yılında Banting’e Nobel Tıp Ödülü’nü kazandırdı. Ancak ödülü, çalışmaları boyunca hiçbir zaman yanında bulunmayan Profesör J.J.R. Macleod ile paylaşmak zorunda kalması, onun için büyük bir hayal kırıklığıydı. Banting, bu ödülün asıl hak eden ismin Charles Best olduğuna inanıyordu. Bu nedenle, ödülün parasal kısmını Best ile paylaşarak ona olan vefasını ve adalet duygusunu gösterdi.
Bu keşiften sonra, Toronto Üniversitesi onun onuruna Banting Enstitüsü’nü kurdu ve Banting burada profesör olarak görev yapmaya başladı. Tıbba yaptığı olağanüstü katkılar nedeniyle, 1934 yılında kendisine “Sir” unvanı verilerek soyluluk mertebesine yükseltildi.
Özel hayatı ise fırtınalıydı. 1924 yılında Marion Robertson (1896-1944) ile evlendi ve bu evlilikten William Banting (1928-1998) adında bir oğlu oldu. Ancak evlilikleri mutlu değildi ve 1932 yılında boşandılar. Banting, 1939’da meslektaşı olan doktor Henrietta Elizabeth Ball (1912-1976) ile ikinci evliliğini yaptı.
Aynı yıl, II. Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle, bilimin yanı sıra vatanına da hizmet etmek için orduya gönüllü olarak katıldı. Kanada ile İngiltere arasındaki askeri koordinasyonu sağlamakla görevli bir irtibat subayı olarak yarbay rütbesiyle göreve başladı. Ancak, hayatı 21 Şubat 1941’de trajik bir şekilde sona erdi. Kanada’nın Gander Uluslararası Havalimanı’ndan havalanan uçak, kısa süre sonra Newfoundland kıyılarındaki Musgrave Harbour yakınlarında düştü.
Banting, yalnızca bir bilim insanı değil, insanlığın kaderini değiştiren bir öncüydü. Onun anısına, Musgrave Harbour’da bir anıt park inşa edildi ve ismi tıp dünyasında ebediyen yaşatılmaya devam etti. İnsülinin keşfi, yalnızca tıbbın değil, milyonlarca insanın hayatını kurtaran bir mucizeydi.

Sir Frederick Grant Banting (1891-1941) – Anıt Mezarı
İnsülin: Çığır Açan Bir Keşfin Hikâyesi
Frederick Banting araştırmalarına başlamadan önce, pankreasın alınmasının Tip 1 diyabete yol açtığı zaten biliniyordu. Bilim insanları, pankreas özlerinin diyabetli deneklerde kan şekeri seviyesini düşürebileceğini keşfetmişti, ancak bu yöntem çoğunlukla beklenmedik ve tehlikeli yan etkilere neden oluyordu. Pankreasta üretilen ve kan şekerini düşüren maddenin izole edilmesi bir türlü başarılamamıştı. Üstelik, I. Dünya Savaşı, bu alandaki birçok araştırmayı kesintiye uğratmıştı.
1920 yılında, Banting, öğrencilerine vereceği bir ders için hazırlanırken, pankreasın kanallarının bağlanarak işlevinin durdurulduğu bir deney üzerine bir makale okudu.
Bu çalışma, ona şeker düşürücü maddenin nasıl izole edilebileceğine dair yeni bir fikir verdi. Pankreas, protein sindirimi için gerekli olan enzimleri üretip bunları bağırsağa yönlendiriyordu. Ancak pankreas içinde, Langerhans adacıkları adı verilen küçük hücre grupları da bulunuyordu. Bu hücrelerin, kan şekerini düşüren ve doğrudan kana karışan bir madde salgıladığı zaten biliniyordu.
Banting’in okuduğu makaledeki deney, pankreas kanalları bağlandığında enzim üreten hücrelerin öldüğünü, ancak Langerhans adacıklarının zarar görmediğini gösteriyordu. Banting, pankreas özlerinin bugüne kadar başarısız olmasının sebebinin, bu sindirim enzimlerinin, muhtemelen protein yapısında olan kan şekeri düşürücü maddeyi parçalamış olabileceğini düşündü. O hâlde çözüm belliydi: Canlı bir köpeğin pankreas kanalları bağlanarak, enzim üretiminin durdurulması sağlanmalı ve sonrasında bu pankreas çıkarılarak içeriğinden etkili bir ilaç üretilebilmeliydi.
Bu fikri geliştiren Banting, Frederick Miller’ın önerisiyle konuyu, Toronto Üniversitesi’nde laboratuvar başkanı olan John Macleod ile paylaştı. Ancak Macleod, daha önce pek çok araştırmacının başarısız olduğunu ileri sürerek Banting’in fikrine başta şüpheyle yaklaştı. Ancak Banting pes etmedi. Aylar süren ısrar ve ikna çabalarının ardından Macleod, sonunda ona laboratuvarını, deneylerde kullanması için 10 köpek ve bir asistan tahsis etmeye razı oldu. Bu genç asistan, tarihin akışını değiştirecek kişi olacaktı: 22 yaşındaki Charles Best.
İnsülinin Zaferi: İlk Deneyler ve Diyabetin Kaderini Değiştiren Tedavi
Banting ve Best, teorilerini test etmek için bazı köpeklerin pankreas kanallarını bağladılar. Böylece, protein sindirim enzimlerini üreten hücrelerin ölmesi ve yalnızca Langerhans adacıklarının hayatta kalması sağlandı.
Bu işlemin ardından, yalnızca bu adacıkların kaldığı pankreaslardan insülini izole etmeyi başardılar. Sonrasında, pankreası tamamen çıkarılmış köpeklere bu özütü enjekte ettiler ve kan şekerlerinin düştüğünü gözlemlediler.
Ancak, bilim dünyasında ilk deneyler tek başına yeterli kanıt oluşturmazdı. Macleod, sonuçlardan tam olarak emin değildi ve deneylerin tekrar edilmesini talep etti. Bunun üzerine, biyokimyacı James Collip araştırma ekibine katıldı. Collip, insülinin daha saf bir formunu üretmek için çalışmalara başladı. İkinci kez yapılan deneyler de başarılı oldu. Ekip, bu yöntemi daha da geliştirerek, hayvanlar üzerinde pankreas kanallarını bağlama işlemine gerek kalmadan, kesilmiş danaların pankreasından da insülin elde etmeyi başardı.
Artık teorileri, yalnızca laboratuvarda değil, gerçek bir hasta üzerinde de test edilmeye hazırdı. Ocak 1922’de, Banting ve ekibi insülinin ilk defa bir insana enjekte edilmesine karar verdi. İlk hasta, 14 yaşındaki Leonard Thompson’dı. Genç çocuk, diyabet nedeniyle hızla ölüme yaklaşan bir hastaydı ve artık başka hiçbir çaresi kalmamıştı. İlk enjeksiyondan sonra, kan şekeri seviyesi düştü ancak vücudu, insülinin safsızlıkları nedeniyle şiddetli bir alerjik reaksiyon gösterdi. Tedavi, beklenmeyen yan etkiler nedeniyle durduruldu.

Kanadalı bilim insanları Frederick Banting (sağda) ve Charles Best, insülini ilk kez başarıyla izole etmelerinden üç yıl sonra, yaklaşık 1924 yılı. (Görsel: Toronto Üniversitesi, Thomas Fisher Nadir Kitaplar Kütüphanesi izniyle)
Bu başarısızlık, ekibi yıldırmadı. Yalnızca 12 gün sonra, Collip insülinin saflaştırma sürecini geliştirdi ve Leonard’a ikinci bir enjeksiyon yapıldı. Bu kez hiçbir yan etki görülmedi ve kan şekeri seviyesi istikrarlı bir şekilde düştü. Leonard Thompson, diyabetin ölümcül etkisinden kurtulan tarihteki ilk insan oldu.
Banting ve ekibi, çığır açan bulgularını kısa süre sonra Kanada Tıp Birliği Dergisi’nde (Journal of the Canadian Medical Association) yayımladı. İnsülin artık yalnızca bir teori değil, diyabet hastalarının yaşamını kurtaran bir gerçeklikti.