
BY Mehmet Cömert / BRÜKSEL
Japon siyaseti, dışarıdan bakıldığında dinî popülizm ve milliyetçilik dalgasından etkilenmemiş gibi görünse de, daha yakından incelendiğinde Şinto milliyetçiliğinin ülkenin en büyük partisi olan Liberal Demokrat Parti (LDP) ile derin bağlar kurduğu görülmektedir. İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana siyasi istikrarıyla öne çıkan Japonya, milliyetçi-dinsel akımların gölgesinde dikkatli bir denge sürdürmektedir. Ancak, son yıllarda bu ideoloji çeşitli alanlarda yeniden güç kazanmaktadır.
Yasukuni Tapınağı ve Şinto Milliyetçiliği

Yasukuni Tapınağı, Japonya’nın savaşta hayatını kaybeden askerleri ve sivillerini anmak amacıyla 1869 yılında Tokyo’da inşa edilen bir Şinto tapınağıdır. Tapınağın yalnızca dini ve anma işlevinin ötesinde, tarihsel hafıza, ulusal kimlik ve uluslararası ilişkiler bağlamında tartışmalara konu olması söz konusudur.
Her yıl 15 Ağustos’ta Japonya, Pasifik Savaşı’nın sona ermesini anmaktadır. İkinci Dünya Savaşı’nın Güneydoğu Asya ve Pasifik’teki cephelerinde hayatını kaybeden askerlerin anıldığı bu günde, binlerce Japon, Tokyo’daki Yasukuni Tapınağı’na akın eder. Ancak bu tapınak, yalnızca savaşta ölen askerlerin ruhlarını değil, aynı zamanda savaş suçlarından hüküm giymiş kişileri de onurlandırdığı için büyük tartışmalara neden olmaktadır.
Şinto milliyetçileri açısından Yasukuni Tapınağı, Japonya’nın geçmişine duyulan özlemin bir sembolüdür. Bu ideoloji, devlet başkanının güçlü bir lider olarak görülmesini, geleneksel değerlerin korunmasını ve Japon kimliğinin yeniden canlandırılmasını savunmaktadır.
Benzer dinî milliyetçi akımlar ABD’deki muhafazakâr Hristiyan hareketlerde veya Hindistan’da Başbakan Narendra Modi’nin Hindu milliyetçiliğinde açıkça görülse de, Japon siyasetinde bu eğilimler genellikle gölgede kalmaktadır.
Şintoizm ve Japon İmparatorluğu

Douglas MacArthur ve Japon İmparatoru Hirohito’nun ünlü fotoğrafı 27 Eylül 1945 tarihinde Tokyo’da, Amerikan işgal kuvvetlerinin genel merkezi olan Amerikan Büyükelçiliği’nde çekildi. Bu fotoğraf, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Japonya’nın teslim olmasının ardından çekilmiş olup, Japonya’nın egemenlik kaybını ve ABD’nin işgal yönetimini simgeleyen güçlü bir görsel olarak tarihe geçmiştir.
Şintoizm, Japonya’nın en eski inanç sistemlerinden biri olup doğa ruhlarına (Kami) tapınmayı merkezine alır. Bu öğretiye göre Japonya’nın en yüce tanrısı güneş tanrıçası Amaterasu’dur ve imparatorun soyunun doğrudan bu tanrıçaya dayandığına inanılır. Ancak İkinci Dünya Savaşı’nın ardından, ABD’nin baskısıyla İmparator Hirohito, 1946 yılında tanrısal bir varlık olmadığını ilan etmek zorunda kalmıştır.
Japonya’nın 1947 Anayasası, bu gelişmenin bir devamı olarak, din ile devleti kesin çizgilerle ayırmıştır. Ancak bu anayasa, Japon muhafazakârları tarafından “Amerikan yapımı” olarak görülmekte ve bazı maddeleri, özellikle de Japonya’nın bir ordu kurmasını yasaklayan 9. madde, milliyetçiler tarafından eleştirilmektedir. Buna rağmen, anayasa değişikliği için meclisin iki kanadında da üçte iki çoğunluk gerekmektedir ve bu da mevcut siyasi dengeler içinde mümkün görünmemektedir.
LDP ve Şinto Milliyetçiliği

Japonya’nın iktidardaki Liberal Demokrat Partisi (LDP)
LDP, Japonya’da 1955’ten bu yana siyasete egemen olan muhafazakâr bir partidir ve Şinto milliyetçiliğiyle yakın bağlar içindedir. Bu bağların en açık örneği, iki büyük Şinto milliyetçisi lobi grubu olan Nippon Kaigi ve Jinja Honcho ile olan ilişkileridir.
Nippon Kaigi, Japonya’nın geleneksel değerlerine dönmesini savunurken, Jinja Honcho, Şinto tapınaklarının devlet tarafından daha fazla desteklenmesini amaçlamaktadır.
Bu ideolojinin en güçlü destekçilerinden biri, 2006-2007 ve 2012-2020 yılları arasında başbakanlık yapan Shinzo Abe’dir. Abe, Şinto milliyetçiliğine sıcak bakan bir lider olarak anılmış ve anayasanın değiştirilmesi konusunu gündeme getirmiştir.
Ancak 2022’de suikasta kurban gitmesiyle bu değişim çabaları hız kesmiştir. Halefi Fumio Kishida ise aynı çizgide olmasına rağmen, Abe kadar karizmatik ve etkili bir lider olamamıştır.
Yeni Sağ Hareketler ve Muhafazakâr Partiler
Son yıllarda, Japon sağ-muhafazakâr hareketi içinde yeni partiler ve gruplar ortaya çıkmıştır. Japonya Muhafazakâr Partisi (Conservative Party of Japan), bu hareketin en dikkat çeken aktörlerinden biridir. Batı’daki sağ-popülist partiler gibi göçmen karşıtı politikalar savunan bu parti, Şintoizmi milliyetçilikle harmanlamaktadır. Ancak, 2024 parlamento seçimlerinde yalnızca üç sandalye kazanarak büyük bir etki yaratamamıştır.
Öte yandan, LDP içinde de daha muhafazakâr bir kanadın yükselişi gözlemlenmektedir. Özellikle Çin ve Güney Kore ile yaşanan gerilimler, milliyetçi politikaların daha fazla destek görmesine neden olmaktadır. Son yıllarda, Japon hükümeti askeri harcamalarını artırmış ve anayasadaki ordu yasağını esnetme yolunda adımlar atmıştır.
Sonuç: Japonya’da Popülist Dalga Ne Kadar Güçlü?
Japonya, göçmen nüfusunun nispeten düşük olması nedeniyle, Batı’daki gibi büyük bir sağ-popülist hareketin ortaya çıkmadığı bir ülkedir. Ancak tarihsel olarak Japonya’nın milliyetçi ve militarist geçmişi düşünüldüğünde, Şinto milliyetçiliğinin tamamen etkisiz olduğunu söylemek mümkün değildir. Eğer Japonya ilerleyen yıllarda büyük bir ekonomik kriz veya yüksek oranlı göç ile karşı karşıya kalırsa, Şinto milliyetçiliği daha büyük bir güç haline gelebilir. Şimdilik, LDP içindeki bu eğilimler, sembolik jestler ve tarihsel anlatılar üzerinden varlığını sürdürmektedir.
Kaynaklar
-Kingston, Jeff. Nationalism in Asia: A History Since 1945. Wiley-Blackwell, 2016.
-McCormack, Gavan. Client State: Japan in the American Embrace. Verso Books, 2007.
-Mullins, Mark R. “Neonationalism, Religion, and Patriotic Education in Post-disaster Japan.” Politics and Religion, vol. 11, no. 2, 2018, pp. 354–377.
-Stockwin, J. A. A. Governing Japan: Divisions and Unity. John Wiley & Sons, 2021.
-Ülke içi haber kaynakları ve akademik makalelerden derlenmiştir.