9.7 C
İstanbul
20 Nisan 2025, Pazar
Ana SayfaEnerji ve TeknolojiTürkiye, Doğu Akdeniz Bölgesinde Enerji Devi Oluyor

Türkiye, Doğu Akdeniz Bölgesinde Enerji Devi Oluyor

Tarih:

Önerilen Yazılar

Dünya Neden Kırılma Noktasına Geldi?

UNU-EHS'nin 2025 raporu, felaketleri değil, onları doğuran sistemleri ve...

Yapay Zekâ Devrimi: Eşitsizlikle Kodlanan Bir Gelecek

Yapay Zekâ ve İnsan İşbirliği “Bazen bir devrim, sadece makineleri...

Pestisitler Ekosistemi Öldürüyor mu?

Kimyasalların Sessiz Yolu BY Mehmet Cömert / BRÜKSEL Tarımda verimliliği artırma...

ABD İran’ı Vuracak mı?

Diego Garcia’dan Yükselen Sessiz Tehdit ve Nükleer Diplomasi Üzerine...

Alevlere Karşı Yapay Zekâ İşe Yarar mı?

Türkiye'de çıkan orman yangınları BY Mehmet Cömert / BRÜKSEL FireSat projesi,...

BY Mehmet Cömert / Brüksel

Suriye’deki Esad rejiminin ani çöküşü ve Levant bölgesinde siyasi ve ekonomik dengelerin yeniden şekillenmesi, Türkiye’nin bölgesel bir enerji merkezi haline gelmesi için önemli fırsatlar sunmaktadır. İngiliz düşünce kuruluşu Chatham House’tan Karim Elgendy, Türkiye’nin bu dönüşümde stratejik bir konumda bulunduğunu ifade etmektedir. Elgendy’e göre, “Türkiye, bölgesel geleceği şekillendirme açısından önemli bir avantaja sahiptir. Suriye’nin yeniden inşa sürecinin maliyetinin yaklaşık 400 milyar dolar olduğu tahmin edilmekte olup, Türk şirketleri bu süreçte büyük ölçekli projeler ve sözleşmeler için güçlü bir pozisyona sahiptir.”

Esad’ın Görevden Ayrılması, Türkiye’yi Önemli Bir Doğalgaz Geçiş Noktası Yapabilir

Karim Elgendy

Esad rejiminin sona ermesi, Türkiye’nin bölgesel enerji haritasındaki konumunu güçlendirebilir ve ülkeyi önemli bir doğalgaz geçiş merkezi haline getirebilir. Bununla birlikte, yenilenebilir enerji alanında iş birliği, yeni bir Suriye rejimi ile kurulabilecek daha sürdürülebilir ve uzun vadeli bir ortaklık için umut verici bir yol sunmaktadır. Türkiye’nin yenilenebilir enerji alanındaki artan kapasitesi ve bölgesel liderlik potansiyeli, enerji bağımlılığını azaltmak ve bölgesel iş birliğini güçlendirmek için önemli bir fırsat yaratmaktadır. Bu durum, hem ekonomik hem de çevresel sürdürülebilirlik açısından yeni bir dönemin kapılarını aralayabilir.

Elgendy şu şekilde devam etmektedir:

“Türkiye’nin yenilenebilir enerji sektöründeki ilerlemeleri, yeni bir Suriye rejimi ile enerji altyapısı ve teknolojik iş birliği için güçlü bir temel oluşturabilir. Doğalgaz geçiş merkezi olma potansiyelinin yanı sıra, Türkiye’nin temiz enerji alanında göstereceği liderlik, bölgenin istikrarına ve ekonomik kalkınmasına önemli katkılar sağlayacaktır.”

Esad Rejiminin Çöküşü ve Türkiye’nin Bölgesel Liderlik Potansiyeli

Suriye’de 54 yıl boyunca iktidarda kalan Esad rejiminin ani çöküşü, bölgede yeni bir düzenin oluşması için önemli fırsatlar sunmaktadır. Her ne kadar gelecekteki süreç belirsizliklerle dolu olsa da, Suriyeli mültecilerin büyük bir kısmını kabul eden ve Suriye’deki iç savaşta kazanan tarafı destekleyen Türkiye, bu yeni düzeni şekillendirme açısından lider bir konumda yer almaktadır.

Suriye’nin yeniden inşa süreci için öngörülen maliyetin yaklaşık 400 milyar dolar olduğu tahmin edilmektedir. Bu bağlamda, Türk şirketleri, Suriye ekonomisinin devlet merkezli bir yapıdan serbest piyasa ekonomisine geçiş yapması durumunda, büyük ölçekli projeler ve ihaleler için avantajlı bir pozisyonda bulunmaktadır.

Diplomatik alanda ise, Ankara’nın Suriye’deki muhalif gruplara verdiği destek, yeni kurulacak Şam hükümetiyle stratejik savunma anlaşmaları müzakere etmek için bir kaldıraç olarak kullanılabilir.

Bu tür anlaşmalar, Türkiye’nin Azerbaycan, Katar, Somali ve Libya gibi ülkelerle imzaladığı benzer savunma iş birliği anlaşmalarına benzeyebilir. Böyle bir senaryo, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki stratejik etkisini ve derinliğini önemli ölçüde artırma potansiyeline sahiptir.

Deniz Yetki Alanlarının Belirlenmesi

Bir diğer önemli fırsat ise, Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanlarının belirlenmesi sürecidir. Yeni bir Suriye hükümetinin, Türkiye’nin Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) taleplerine daha olumlu yaklaşabileceği değerlendirilmektedir. Bu durum, Türkiye’nin Yunanistan ve Kıbrıs ile sürmekte olan deniz yetki alanı ihtilaflarında pozisyonunu güçlendirebilir.

Aynı zamanda, bu süreç, Türkiye’nin yanı sıra yalnızca Ankara tarafından tanınan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) Doğu Akdeniz’deki hak iddialarını da destekleyebilir. Böylesi bir gelişme, Türkiye’nin enerji kaynaklarının yönetimi ve denizcilik hukukuna dair haklarını daha güçlü bir şekilde savunmasına imkan tanıyabilir ve bölgedeki jeopolitik dengelerde Türkiye’nin elini güçlendirebilir.

Bu bağlamda, Türkiye’nin hem ekonomik hem de diplomatik anlamda avantajlı bir konuma sahip olduğu görülmektedir. Bölgedeki değişimlere proaktif bir şekilde yanıt vermesi, Türkiye’yi Doğu Akdeniz’deki enerji ve güvenlik politikalarının merkezine yerleştirebilir.

Doğu Akdeniz Enerji Mimarisi İçin Yeni Bir Şekillenme Fırsatı

Bu fırsatlar, Ankara’nın Türkiye’yi bölgenin en önemli enerji merkezi olarak konumlandırma çabalarına yeni bir ivme kazandırdığı bir dönemde ortaya çıkmıştır.

Geçtiğimiz ay İstanbul’da düzenlenen büyük bir enerji zirvesinde bu yenilenen hedefler net bir şekilde gözler önüne serildi.

Türk yetkililer, Azerbaycan, Libya ve Özbekistan gibi önemli doğal gaz üreticilerinin bakanlarının yanı sıra, transit ülkeler olan Gürcistan ve Doğu Avrupa’dan ithalatçı temsilcileri ağırladı. Ankara’nın vizyonu, Türkiye’nin doğu ve güneydeki gaz üreticileri ile batıdaki pazarlar arasında ana transit noktası olarak hizmet etmesi yönündedir.

Türkiye’nin mevcut enerji altyapısı, bu hedefleri destekleyecek sağlam bir temel sunmaktadır. Azerbaycan doğal gazını Avrupa’ya taşıyan Güney Gaz Koridoru’nun bir parçası olan Trans-Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı (TANAP), Türkiye’nin transit ülke olarak uygunluğunu zaten kanıtlamaktadır. Ayrıca Türkiye, yedi doğal gaz boru hattı, beş LNG terminali, üç yüzer depolama birimi ve iki yer altı depolama tesisi ile önemli bir enerji altyapısına sahiptir. Bu altyapı, ticari amaçlarla kullanılabilecek fazla ithalat kapasitesine de sahiptir.

Yeni, istikrarlı bir Suriye devletinin oluşması, Türkiye’nin bu potansiyeli değerlendirmesi için bir fırsat yaratabilir. Suriye’nin batısından geçecek ve mevcut Arap Doğal Gaz Boru Hattı ağına (Suriye, Ürdün ve Mısır’ı birbirine bağlayan) bağlanacak bir boru hattı, İsrail ve Mısır gibi bölgesel doğal gaz üreticilerine, mevcut LNG alternatiflerinden daha ekonomik ve ticari açıdan uygulanabilir bir rota sunabilir.

Bu, Mısır, İsrail, Yunanistan, Kıbrıs, Filistin, Ürdün, İtalya ve Fransa gibi ülkelerin üye olduğu Doğu Akdeniz Gaz Forumu’na (EMGF) önemli bir meydan okuma teşkil edebilir. EMGF’nin amiral gemisi projesi olan EastMed Boru Hattı, teknik ve finansal zorluklarla mücadele etmekte ve İsrail ile Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlanmasi önerilen 1.900 kilometrelik derin su boru hattında ilerleme kaydedilememektedir. Bu projeye 2022’de ABD’nin desteğini çekmesi, boru hattı için büyük bir darbe olmuştur.

Suriye üzerinden Türkiye’nin mevcut altyapısına bağlanacak kara temelli bir rota, daha kısa, teknik olarak daha basit ve maliyet açısından daha avantajlı bir alternatif sunabilir.

Bu rota, aynı zamanda denizaşırı gaz arama faaliyetlerine yeni başlayan ve halen bir ihracat altyapısı bulunmayan Lübnan için de cazip bir seçenek olabilir.

EMGF üyesi olmayan Lübnan, gaz arama çabalarının başarılı olması durumunda Türkiye merkezli bir rotayı özellikle çekici bulabilir.

Buna ek olarak, Suriye’de istikrarın sağlanması, Katar’ın doğal gaz sahalarını Suudi Arabistan, Ürdün ve Suriye üzerinden Türkiye’ye bağlamayı hedefleyen uzun süredir rafa kaldırılmış boru hattı projesinin yeniden canlanmasını mümkün kılabilir. Bu proje, iddialara göre Rusya’nın Avrupa’ya doğal gaz ihracatını koruma kaygısıyla Esad rejimi tarafından reddedilmişti. Esad’ın düşüşünden yalnızca iki gün sonra, Türkiye Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar, bu planın yeniden değerlendirilmesine açık olduğunu kamuoyu önünde dile getirmiştir.

Bu bağlamda, Suriye’de siyasi istikrarın sağlanması, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki enerji politikalarında belirleyici bir rol oynaması için stratejik fırsatlar sunmaktadır. Türkiye’nin coğrafi konumu, altyapı kapasitesi ve diplomatik girişimleri, onu bölgedeki enerji geçişinin kilit aktörü haline getirme potansiyeline sahiptir.

Türkiye ve Suriye arasında enerji iş birliği.

Fosil Yakıtların Ötesinde: Yenilenebilir Enerji İş Birliği

Türkiye Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar, Ankara’nın Suriye ile enerji altyapısının yeniden inşası konusunda iş birliği yapmaya ilgi duyduğunu ve bu iş birliğinin fosil yakıtların ötesine geçeceğini ifade etmiştir.

Türkiye, yenilenebilir enerji ağını genişletme konusunda önemli başarılar elde etmiştir. 2023 yılında Türkiye’de üretilen elektriğin %43’ü rüzgar, güneş ve hidroelektrik enerjisinden sağlanmıştır. Bu başarı, savaş sonrası Suriye’de enerji altyapısının yeniden inşası için uygulanabilir bir model sunmaktadır.

Bu model, Suriye’nin bol güneş enerjisi potansiyeli ve ekonomik kalkınmayı desteklemek amacıyla elektrik üretim kapasitesini yeniden oluşturma ihtiyacı göz önüne alındığında, özellikle önemli hale gelmektedir. Türkiye’nin yenilenebilir enerji alanındaki deneyimi ve teknolojik altyapısı, Suriye’de sürdürülebilir bir enerji sistemi kurma çabalarına rehberlik edebilir.

Abonelik

- Özel röportajlar

- Sıcak gelişmeler

- Akademik çalışmalar

Yeni Yazılar

YORUM YAP

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz