Mehmet Cömert / Brüksel

© REUTERS
Zengin ülkeler, 2035 yılına kadar gelişmekte olan ülkelere, iklim değişikliğinin etkilerine karşı daha etkili bir şekilde mücadele edebilmeleri için yıllık en az 300 milyar dolar tahsis etmeyi taahhüt etmişlerdir. Bu finansman hedefi, 2024 yılında Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP29) sırasında gerçekleştirilen yoğun müzakereler neticesinde, nihai anlaşmaya son anda eklenmiştir.
COP29, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (United Nations Framework Convention on Climate Change – UNFCCC) kapsamında her yıl düzenlenen iklim zirvelerinden biridir. UNFCCC, 1992 yılında Rio de Janeiro’da kabul edilen ve dünya genelindeki iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik bir çerçeve sağlayan bir uluslararası anlaşmadır. Bu sözleşme, iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak ve küresel ısınmayı sınırlamak için ülkeler arasında iş birliğini teşvik etmeyi amaçlar. COP (Conference of the Parties) zirveleri, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne (UNFCCC) taraf devletlerinin bir araya gelerek, iklim değişikliğiyle ilgili çeşitli politikalar üzerinde anlaşmalar yapmak amacıyla düzenledikleri yıllık toplantılardır. Bu zirveler, taraf ülkelerin küresel iklim sorununa yönelik ortak çözümler geliştirmelerini ve etkili eylemler belirlemelerini mümkün kılar.
COP29 da bu bağlamda, gelişmekte olan ülkelerin iklim değişikliğinin etkilerine karşı daha dirençli hale gelmeleri için gerekli finansal kaynakların sağlanması noktasında önemli bir anlaşmanın temelini atmıştır. Zengin ülkeler, iklim değişikliğinin etkileriyle mücadelede en fazla katkı sağlayabilen ülkeler olarak, bu tür bir finansal desteği sağlama sorumluluğunu üstlenmişlerdir. Bu taahhüt, gelişmekte olan ülkelerin sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmalarını kolaylaştıracak, aynı zamanda iklim değişikliğiyle mücadelede küresel iş birliğini pekiştirecektir.
İklim değişikliğinin etkilerinden en fazla etkilenen ve bu duruma karşı en savunmasız durumda bulunan ülkeler, 2024 yılında Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de gerçekleştirilen COP29 zirvesinde kabul edilen finansman hedefinden çok daha büyük bir pay beklemekteydiler. Ancak, zirvede onaylanan finansal destek, mevcutta sağlanan yıllık 100 milyar doların üzerinde olmakla birlikte, gelişmekte olan ülkelerin temiz enerjiye geçiş yapabilmeleri ve aşırı sıcaklar, seller gibi iklimsel aşırılıklarla başa çıkabilmeleri için gerekli olan kaynağın çok altında kalmıştır. Bu durum, özellikle en savunmasız ülkeler için büyük bir hayal kırıklığı yaratmıştır.
Söz konusu finansman, gelişmekte olan ülkelerin iklim değişikliği ile başa çıkabilme kapasitelerini artırabilmesi için hayati öneme sahip olmasına karşın, mevcut taahhüt edilen miktarın yetersiz olduğu düşünülmektedir.
Bu ülkeler, yalnızca iklim değişikliğine uyum sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda düşük karbonlu ekonomik modellere geçiş yapabilmek için çok daha büyük ve sürekli bir finansal desteğe ihtiyaç duymaktadırlar.
COP29’da kabul edilen finansman hedefi, bu açıdan beklentilerin gerisinde kalmış ve birçok ülkenin sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmasını zorlaştıran bir engel teşkil etmektedir. Bu durum, iklim değişikliğiyle mücadelede küresel dayanışmanın ve uluslararası iş birliğinin ne denli kritik olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir.
Dünya Doğal Hayat Fonu (WWF), bu finansman tutarının “gelişmekte olan ülkelerin ihtiyaç duyduğu miktardan çok uzak” olduğunu belirterek tepki göstermektedir. WWF, iklim zirvesini “başarısız” olarak değerlendirmekte, çünkü emisyonların azaltılmasına yönelik güçlü bir mesajın verilmediğini ve fosil yakıtların hızlı bir şekilde devre dışı bırakılmasına dair somut bir adım atılmadığını vurgulamaktadır.
İklim İçin Sigorta Poliçesi
Yeni belirlenen 300 milyar dolarlık finansman hedefi, zengin ülkeler tarafından sağlanacak ve bunun yanı sıra özel sektörden de ek yatırımlar çekilmesi hedeflenmektedir. Birleşmiş Milletler İklim Şefi Simon Stiell, bu finansmanı, “insanlık için bir sigorta poliçesi” olarak tanımlamaktadır, çünkü artık her ülke, iklim değişikliğinin geniş kapsamlı ve yıkıcı etkileriyle karşı karşıyadır.
Stiell, bu anlaşmanın “temiz enerjinin büyümesine katkı sağlayacağını ve milyarlarca insanın yaşamını koruyacağını” belirtmiştir. Ancak, “her sigorta poliçesinde olduğu gibi, yalnızca primler tamamen ve zamanında ödenirse işlevseldir,” diyerek, mevcut iklim finansmanının zamanında toplanmadığını ve daha önceki taahhütlerin gerektiği gibi yerine getirilmediğini vurgulamıştır.

Birleşmiş Milletler İklim Sefi Simon Stiell / Foto: TREND
Eylem Daha Hızlı Olmalı
WWF Küresel İklim ve Enerji Lideri Manuel Pulgar-Vidal, COP29’un sonuçlarına ilişkin değerlendirmesinde, “Bilimsel veriler değişmeden kaldı; bu on yılda iklim değişikliğinin etkileriyle mücadelede eylemi hızlandırmamız gerektiği açıktır, aksi takdirde iklim değişikliği tamamen kontrolden çıkacaktır,” şeklinde ifade etmiştir. Pulgar-Vidal, hükümetler ve iş dünyası liderlerinin yalnızca bu anlaşmanın belirlediği hükümlerle yetinmemeleri gerektiğini, bunun yerine daha ileri adımlar atarak gerekli değişikliklerin gerçekleşmesi için yeterli finansal kaynakları tahsis etmeleri gerektiğini vurgulamıştır. “Bu anlaşma, bizi hareketsiz bırakmamalıdır; kolektif geleceğimiz için gerekli yatırımları yapmalıyız,” diyerek, daha fazla çaba gösterilmesi gerektiğini belirtmiştir.
WWF’ye göre, G20 liderlerinin 2035 yılına kadar yıllık 300 milyar dolar taahhüt etmeleri, çok uzak bir zaman dilimine yayılmış bir hedef olarak belirlendiğinden, gelişmekte olan ülkelerin acil iklim ihtiyaçlarını karşılamak için yetersiz kalmaktadır.
Ayrıca, metne son anda finansmanın 1.300 milyar dolara çıkarılmasına yönelik bir yol haritası eklenmiş olsa da, Pulgar-Vidal’e göre, bu eklemeler, belirlenen finansman seviyesinin gerçekten sağlanacağına dair güven verici bir işaret sunmamaktadır. Bu durum, hedeflenen finansman miktarının zamanında ve etkin bir şekilde uygulanacağına dair ciddi şüpheler uyandırmaktadır.

Belçika Federal İklim Bakanı Zakia Khattabi I © Christophe De Muynck
Belçika Federal İklim Bakanı Zakia Khattabi, Bakü’de düzenlenen COP29’u değerlendirirken karmaşık bir tablo ortaya koymuştur. Khattabi, “Jeopolitik ortamın gerginliği, iklim taahhütlerinin ciddi şekilde test edildiği ve iklim krizinin etkilerinin her geçen gün daha yıkıcı hale geldiği bir dönemde, bir anlaşma sağlanması kaçınılmazdı,” şeklinde açıklamada bulunmaktadır.
Khattabi, COP29’un ana odak noktasının ‘gelişmekte olan ülkeler için iklim finansmanı’ olduğunu belirterek, “Bu yeni karar ile gerekli kaynakları sağlamayı ve bu süreçte katkıda bulunabilecek her kesimi teşvik etmeyi amaçlıyoruz,” diye ifade etmiştir.
Bununla birlikte, Khattabi, iklim değişikliğinin etkilerini hafifletme konusunda kaydedilen ilerlemelerden duyduğu hayal kırıklığını dile getirmiştir. “Daha fazla adım atılmasını istedik, özellikle de iklim değişikliğini önlemeye yönelik çabalar konusunda. Bu müzakereler son derece zorlu geçti,” şeklinde konuşmuştur.
Bakan, Brezilya’da yapılacak bir sonraki COP toplantısına umutla bakarak, bu süreçte daha fazla çaba sarf edilmesi gerektiğini vurgulamaktadır: “Herkesin orada yeni iklim planlarıyla gelmesi gerekecek,” diyerek beklentilerini dile getirmiştir.