9.7 C
İstanbul
19 Nisan 2025, Cumartesi
Ana SayfaSürdürülebilirlikBu Avokadolar İçin Göller Kurutulmuyor: 'Yüzde 100 Yağmur Suyuyla Yetişiyorlar

Bu Avokadolar İçin Göller Kurutulmuyor: ‘Yüzde 100 Yağmur Suyuyla Yetişiyorlar

Tarih:

Önerilen Yazılar

Dünya Neden Kırılma Noktasına Geldi?

UNU-EHS'nin 2025 raporu, felaketleri değil, onları doğuran sistemleri ve...

Yapay Zekâ Devrimi: Eşitsizlikle Kodlanan Bir Gelecek

Yapay Zekâ ve İnsan İşbirliği “Bazen bir devrim, sadece makineleri...

Pestisitler Ekosistemi Öldürüyor mu?

Kimyasalların Sessiz Yolu BY Mehmet Cömert / BRÜKSEL Tarımda verimliliği artırma...

ABD İran’ı Vuracak mı?

Diego Garcia’dan Yükselen Sessiz Tehdit ve Nükleer Diplomasi Üzerine...

Alevlere Karşı Yapay Zekâ İşe Yarar mı?

Türkiye'de çıkan orman yangınları BY Mehmet Cömert / BRÜKSEL FireSat projesi,...

Mehmet Cömert / BRÜKSEL

Üç deneyimli gıda uzmanı, Sabor Verde markasıyla su tüketimi yüksek avokadolara çevre dostu bir alternatif geliştirdi. Kurucu ortak Maurits de Koning, konuya ilişkin şu ifadeleri kullandı: “Bugüne kadar gerçekleştirdiğimiz satışlarla 50 milyon litreden fazla su tasarrufu sağladık.”

Sabor Verde avokadoları

Sabor Verde avokadoları

Hollanda’daki süpermarket raflarında yer alan avokadoların büyük bir kısmı Şili, İspanya ve Peru’dan ithal edilmektedir. Ancak bu ülkeler, avokadonun doğal yetişme alanı olmayan bölgeler arasında yer almaktadır. Sabor Verde adlı yeni Hollanda markasının kurucu ortaklarından Maurits de Koning, bu durumu şu şekilde açıklamaktadır:

“Avokado, tropik bir meyve olarak iki temel ihtiyaca sahiptir: sıcaklık ve bol miktarda su. Ancak Peru, Şili ve İspanya gibi ülkelerde su kaynakları son derece sınırlıdır. Bu bölgelerde sulama için göller ve yer altı su kaynakları büyük ölçüde tüketilmektedir. Bu durum, yerel su kaynakları üzerinde ciddi bir baskı yaratarak sürdürülebilirlik sorunlarına yol açmaktadır.”

Bu çevresel sorunlar uzun süredir bilinmesine rağmen, Hollanda’daki avokado tüketiminde herhangi bir azalma gözlemlenmemiştir. Hatta avokado, geçtiğimiz yıl Hollanda’da en çok ithal edilen sebze ve meyve türü olarak dikkat çekmiştir. Avokadonun ardından muz ve üzüm ithalat sıralamasında yer almıştır. Özellikle Peru, Hollanda’nın avokado ithalatında önemli bir rol oynamaktadır. Peru’dan uluslararası pazara sunulan avokadoların yaklaşık üçte biri Hollanda’ya ihraç edilmektedir.

Bu veriler, avokado üretim ve tüketim süreçlerinde çevresel etkilerin ve su kaynaklarının sürdürülebilirliğinin daha fazla dikkate alınması gerektiğine işaret etmektedir.

Yağmur Suyu ile Avokado Üretimi

Maurits de Koning, Latin Amerika’nın tarım-gıda sektöründeki 25 yıllık deneyimiyle, avokado yetiştiriciliğinin çevresel etkileri ve sürdürülebilirlik uygulamaları konusunda önemli öngörüler sunmaktadır. Son 12 yıldır Buro del Rey adlı şirketi aracılığıyla ticari danışmanlık ve temsilcilik hizmetleri sunan De Koning, 2020 yılında Meksika’daki avokado endüstrisine yönelik iki yatırımın yönetiminde yer almıştır: biri bir plantasyon, diğeri bir guacamole fabrikasıdır.

Bu süreçte De Koning, avokado yetiştiriciliğinin yoğun sulama gereksinimi olmadan da gerçekleştirilebileceğini keşfetmiştir. Bu farkındalık, onu Meksika’nın önde gelen avokado üretim bölgesi Michoacán’daki plantasyonlara yönlendirmiştir. Michoacán’da, yıllık 10 aylık yoğun yağış periyodu sayesinde avokado ağaçları tamamen yağmur suyuyla yetiştirilmektedir. Bu durum, bölgedeki avokado yetiştiriciliğinin su kaynakları üzerindeki olumsuz etkilerini minimize ederken, doğal çevre ile uyumlu bir üretim modeline olanak tanımaktadır.

De Koning, Michoacán’daki plantasyonlar hakkında şu ifadeleri kullanmaktadır: “Bu plantasyonlarda yürüdüğünüzde kendinizi doğal bir ekosistemin parçası gibi hissediyorsunuz. Avokado ağaçları, iğne yapraklı ve meyve ağaçlarının arasında yer alıyor. Kuşları ve diğer hayvanları gözlemleyebiliyorsunuz. Büyüleyici manzaralara sahip bu dağlık ve volkanik bölgede toprak son derece verimli. Bu, avokadonun tadına ve dokusuna yansıyor; ürünlerin lezzeti ve kalitesi gerçekten olağanüstü.”

Michoacán’daki bu tarımsal uygulamalar, avokadonun kökeninin Meksika olmasıyla da uyumlu bir şekilde, yerel ekolojik koşulların etkin bir şekilde kullanılabileceğini göstermektedir. Bölgedeki doğal tarım yöntemleri, yalnızca çevresel etkileri azaltmakla kalmayıp aynı zamanda ürün kalitesini artırarak sürdürülebilir tarıma dair önemli bir örnek sunmaktadır.

Bu bağlamda, yağmur suyu bazlı avokado yetiştiriciliği, su kıtlığı çeken bölgelerdeki geleneksel tarım yöntemlerinin çevresel etkilerini azaltmak için etkili bir alternatif olarak değerlendirilebilir. Çevresel sürdürülebilirlik, ekonomik faydalar ve yüksek ürün kalitesi arasında bir denge sağlayan bu yaklaşım, tarımsal üretimde daha geniş çapta benimsenmeyi hak etmektedir.

45 Gün Taze ürün

Meksika’dan Amerika’ya ihraç edilen avokadoların bir kısmı, girişimci Maurits de Koning’in keşfettiği özel bir yöntemle işlenmektedir:

yüksek basınçla işlem (High Pressure Processing, HPP). Bu yöntem, ürünlerin soğuk su basıncıyla muhafaza edilerek mikroorganizmaların gelişiminin engellenmesini sağlar.

Bu süreç şu şekilde işler: Avokadolar, hasattan birkaç saat sonra çekirdek ve kabuklarından ayrılır. Meyve eti küp şeklinde doğranır, püre haline getirilir veya guacamole yapımında kullanılır. Daha sonra, ürünler vakumlu paketlere yerleştirilir ve 6000 barlık su basıncına maruz bırakılır. Bu işlem, mikroorganizmaların gelişimini engelleyerek ürünlerin 45 gün boyunca taze kalmasını sağlar. Dondurulmuş durumda ise ürünler iki yıl boyunca bozulmadan saklanabilir. De Koning, bu yöntemin bir diğer avantajını şu sözlerle açıklar: “Bu süreç, taşımayı daha verimli hale getiriyor, çünkü kabuk ve çekirdek fabrikada bırakılıyor.”

De Koning, bu yöntemin Hollanda’ya taşınması gerektiğine inanmaktadır. Ona göre, Hollanda’daki süpermarketlerde satılan avokadolar sürdürülebilir olmamanın yanı sıra kalite sorunları da taşımaktadır. De Koning bu konuda şöyle der: “Buradaki avokadolar ya çok sert ya da çok yumuşak oluyor. Çoğu zaman çürüklerle karşılaşıyoruz.”

Bu fikir üzerine De Koning, gıda sektöründen iki iş arkadaşını projeye dahil eder. Bunlardan biri, sürdürülebilir gıda konseptlerine yatırım yapan ve Tabasco’nun ana şirketi McIlhenny Company’de stratejik danışmanlık yapan Martijn Peters’tir.

Diğeri ise Baileys ve Bonne Maman gibi markaların distribütörü olan Bickery Food Group’un sahibi Rembrandt Bikkers’tir. Her iki isim de projeye hemen ilgi gösterir ve desteklerini sunar.

Maurits de Koning

Maurits de Koning

Üç Güçlü İsim

Sabor Verde’nin hikayesi, gıda sektöründeki üç güçlü ismin stratejik iş birliğiyle şekillenmiştir. 2022 yılında kurulan ve 2024 yılının Eylül ayında mağazalarda yerini alan Sabor Verde, romantik bir başlangıçtan ziyade, profesyonel bir iş modeliyle faaliyet göstermektedir. Marka, Meksika’nın dağlık bölgelerinde küçük çaplı bir girişim olmanın ötesinde, yerel üreticilerle iş birliği yaparak üretim ve tedarik süreçlerini yürütmektedir. Tedarik zinciri tamamen izlenebilir olup, Maurits de Koning bu konuda şu ifadeleri kullanmaktadır: “Her bir avokadonun nereden geldiğini biliyoruz.”

Bu şeffaflık, markanın temel prensiplerinden biridir. Sabor Verde ürünleri, yalnızca sulama yapılmadan, doğal yağmur suyuyla yetiştirilen avokadoları içermektedir. Ambalaj üzerinde yer alan “sadece taze yağmur suyuyla yetiştirilmiştir” ibaresi, markanın çevresel sürdürülebilirliğe olan bağlılığını göstermektedir. De Koning, bu yöntem sayesinde bugüne kadar 50 milyon litre su tasarrufu sağladıklarını belirtmektedir.

Satış ve dağıtım süreçlerinde Sabor Verde, yerel distribütörler ve temsilcilerle iş birliği yapmaktadır. Hollanda pazarında dağıtım, Bickery Food Group tarafından gerçekleştirilmektedir. Organizasyon yapısını yalın tutmayı tercih eden Sabor Verde, birçok operasyonel süreci dış kaynaklara devretmiştir. De Koning, bu konudaki stratejilerini şu şekilde açıklamaktadır: “Yapabileceğimiz her şeyi dış kaynaklardan temin ediyoruz. Organizasyonumuz oldukça yalın; şu anda yalnızca bir ticari yöneticimiz var ve henüz daha fazla personele ihtiyaç duymuyoruz.”

Büyük Oyuncularla İş Birliği

Sabor Verde’nin üç kurucu ortağı, şirketin tüm hisselerine sahip olup, finansman süreçlerini kendi kaynaklarıyla yönetmektedir. Maurits de Koning bu durumu şu şekilde ifade etmektedir: “Projeye herhangi bir banka dahil edilmedi. Aksi takdirde süreç daha karmaşık hale gelebilirdi, çünkü önemli miktarda sermaye gerekmektedir.

Markanın ve ürünlerin geliştirilmesi, stokların ön finansmanı, farklı ülkelere özel kodlama ve çok dilli ambalajların hazırlanması için kaynak ayırmak zorunda kaldık. Ayrıca, ürünlerin dondurulmuş şekilde teslim edilmesi, depolama maliyetlerini artırmaktadır. Şimdiye kadar bu süreç için toplamda yaklaşık yarım milyon Euro harcadığımızı düşünüyorum.”

Sabor Verde, uluslararası arenadaki ilk büyük tanıtımını Ekim 2023’te Almanya’da düzenlenen Anuga fuarında gerçekleştirmiştir. De Koning, bu etkinliği “Dünyanın en büyük gıda fuarı” olarak tanımlamakta ve şu ifadeleri kullanmaktadır: “Fuarda ürünlerimize büyük bir ilgi gösterildi. Bu ilginin ardından, çeşitli sunumlarla ürünlerimizi tanıttık. Martijn ve Rembrandt’ın gıda sektöründeki geniş bağlantı ağı sayesinde, her ülkede en önemli distribütörlerle masaya oturma şansı yakaladık. Bu distribütörler aracılığıyla büyük süpermarket zincirleriyle de bağlantılar kurmayı başardık.”

Sabor Verde şu anda Hollanda’da Coop ve Plus (Superunie üyeleri), Belçika’da Carrefour ve Almanya’da Kaufland gibi büyük perakendecilerin raflarında yer almaktadır. De Koning bu durumla ilgili olarak şunları dile getirmektedir: “Perakendeciler, avokado üretiminin çevresel maliyetlerinin farkında. Bu durum, onların da ciddi bir şekilde ele aldığı bir sorun.”

Yıllık Ciro Artışı ve Sürdürülebilir Hedefler

Sabor Verde, şu anda Avrupa’nın on farklı ülkesinde 1.000 satış noktasına ulaşmış olup, 2025 yılı itibarıyla bu sayıyı 4.000’e çıkarmayı hedeflemektedir. Satış noktalarındaki bu hızlı genişleme, firmanın cirosuna da önemli katkılar sağlamaktadır. Maurits de Koning, bu gelişmeleri şu şekilde değerlendirmektedir: “Eylül ayı sonunda ürünlerimizi teslim etmeye başladık ve Ekim-Kasım aylarında toplam 200.000 Euro tutarında fatura kesebildik. 2025 yılı için hedefimiz 2,5 milyon Euro ciroya ulaşmaktır; ancak bu rakamın üzerinde bir sonuç elde etmeyi bekliyoruz.

Uzun vadede ise yıllık ciromuzu ikiye katlamayı planlıyoruz: 2026’da 5 milyon Euro, 2027’de ise 10 milyon Euro.”

De Koning, büyüme hedeflerini desteklemek adına üretim kapasitesinin artırılmasının bir sorun teşkil etmeyeceğini vurgulamaktadır: “Meksika’daki üretim potansiyelimiz sınırsız; üretimimizi kesintisiz bir şekilde artırabiliriz. Ayrıca, taze avokado endüstrisinde talebi daha düşük olan ve genellikle daha küçük boyutlardaki avokadoları kullanıyoruz. Bu durum, sürdürülebilir üretim stratejimizi desteklemektedir.”

Batılı tüketicilerin gelecekte avokado tüketimine olan ilgisinin azalacağı yönündeki endişelerle ilgili olarak De Koning, bu kaygıları paylaşmadığını ifade etmektedir: “Aksine, avokadonun popülaritesinin giderek artacağını düşünüyorum. Bununla birlikte, tüketiciler avokado üretiminin çevresel etkilerinin farkına varmaya başladı. Biz, mevcut pazardaki ürünlere bir alternatif sunmayı amaçlıyoruz. Hazır tüketime uygun, yüksek kaliteli birinci sınıf bir marka yaratmak istiyoruz. Bu ürünlerle tüketiciler, çevreye duyarlı bir seçim yaptıklarından emin olabilir ve vicdan rahatlığıyla bu ürünleri tüketebilirler.”

Sabor Verde’nin, sürdürülebilir üretim süreçleriyle desteklenen büyüme stratejisi, şirketin hem çevresel hem de ticari açıdan sorumlu bir marka olarak konumlanmasına katkı sağlamaktadır.

Abonelik

- Özel röportajlar

- Sıcak gelişmeler

- Akademik çalışmalar

Yeni Yazılar

YORUM YAP

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz